Hamdi Akın: Fon şirketi olmak istiyoruz!

Akfen Holding, yönetim kurulu başkanı HAMDİ AKIN, uzun vadede holdingi "farklı sektörlerde kârlı şirketler geliştirip satan bir fon" haline getirmeyi hedeflediğini söylüyor.

Capital Dergisi'nden Aslı Sözbilir'in haberine göre; Havalimanı, enerji, gayrimenkul ve liman yatırımlarıyla öne çıkan Akfen Holding, geçtiğimiz yıl 41'inci yaşını doldurdu. Şirketin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı HAMDİ AKIN, uzun vadede holdingi "farklı sektörlerde kârlı şirketler geliştirip satan bir fon" haline getirmeyi hedeflediğini söylüyor. Akın, "Biz tüm iş kollarımızda asset (varlık) üretip, onları dünyanın hizmetine sunmaya niyetli bir varlık platformuyuz. Bize asset house (varlık evi) diyebilirsiniz" diyor.

 

Temelleri 1976 yılında atılan Akfen Holding, 41 yılda kurduğu 122 şirketle, Türkiye’de 40 şehirde, dünyada ise 18 ülkede operasyon gerçekleştirdi. Türkiye’deki bilinirliği ise başarılı altyapı projelerine attığı imza ve bugün globalleşen TAV markasının ardındaki kurucu isimlerden biri olmasından kaynaklanıyor. Akfen Holding bugün başta inşaat, deniz limanı işletmeciliği, deniz ulaşımı, su dağıtım, atık su hizmetleri, enerji, maden ve gayrimenkul olmak üzere 12 sektörde 5 bin 600 çalışanıyla hizmet veriyor. 2016 cirosunu önceki yıla göre -yüzde 3 artırarak 1 milyar 641 milyon TL’ye ulaştıran holding 2017’de de üç şirketin satışından yaklaşık 1 milyar 300 milyon dolar gelir elde etti.


Akfen Holding’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Hamdi Akın, 22 yaşında başladığı iş hayatında asla hayal kurmadan, tecrübelerinden öğrenerek ilerlediğini anlatıyor.

Ortağından ayrılmasını, TAV girişimini ve “yap-işlet-devret”lerle beraber devlet müteahhitliğini bırakmasını iş hayatının dönüm noktaları olarak özetliyor. Holdingin asıl işini ise “Şirket üretip, satarak ölümsüzleştirmek” olarak tanımlıyor. Bu yüzden “Çıkamayacağımız hiçbir işe girmiyoruz” diyor. Uzun vadedeki hedefini ise “50 sene daha ömrüm olsa burayı çok büyük bir fon haline getiririm” sözleriyle anlatıyor.
Akın ile 41 yıllık Akfen yolculuğunu ve holding için gelecek planlarını konuştuk...


İş hayatına nasıl girdiniz? Üniversiteden sonra profesyonel bir tecrübeniz oldu mu?


-Hayatımda hiçbir zaman profesyonel olarak çalışmadım, öyle bir şey de hiç düşünmedim. Babam bir kazan atölyesinde çalışıyordu, sonrasında oradan ayrılıp iki ortak bir atölye açmışlardı. Yani bizim ailede memuriyet yok, belki birazcık da ondan girişimcilikle başladım.
Sonra ben de okulu bitirdiğim zaman aynı işi yaptım. Kazan işine bir süre devam ettim ama o iş beni açmadı. Limitli bir iş, bir yere kadar gidip tıkanıyorsunuz. O sıralarda Avrupa’da 2-3 kazan fabrikası gezdim ve aramızda kapanmayacak bir uçurum olduğunu görünce, o işi ilk 10 yılda bıraktım.
O 10 yıl boyunca sanayiyle beraber ticaret de yaptım. İstanbul’da Perşembe Pazarı’ndan ısıtma, klima ve havalandırmayla ilgili ithal yedek parça ve hammaddeler alıp Ankara’ya götürüp satardım. Sonra 1986’da ortağımdan ayrıldım. Akfen'i iki ortak kurmuştuk. Onun soyadı Aksu’ydu benimki Akın, “Ak” oradan geliyor. “Fen” de fenci olduğumuz için, ikimiz de makine mühendisiyiz.


İlk sıçrama noktanız neydi?



-Ortağımdan ayrılmak... 1986’da ondan ayrıldıktan sonra 1986-96 arasında hakikaten ciddi bir büyüme kat ettim. Çünkü, zaten boşanma sebebi büyüme isteğine karşın “İşlerimiz böyle gayet güzel, çok da güzel para kazanıyoruz, niye o kadar büyüyoruz” tavrıydı. İyi de biz Ankara’dayız, inşaat işine girmemiz lazım. Ankara’da olan bir adam sadece ısıtma, klima ve havalandırma projelendirmeleriyle kalamaz. Devlet devamlı piyasaya ihale sürüyor, o ihalelerden millet alıp gidiyor. Bizim de almamız lazım. Onun için 1986’dan itibaren müteahhitliğe başladım. O başlamak istemedi, makine mühendisi olarak kalmak istedi, o yüzden ayrıldık. Ben de o gün iş adamı olmaya karar verdim.


Sonra yola nasıl devam ettiniz?



-1986-96 arasında sürekli inşaat işleri yaptım. Devlete müteahhitlik yaptım. Yani devletin bütçesinden yapılan yatırımlarda müteahhit olarak yer aldım. Her türlü altyapı ve müteahhitlik hizmetlerinin hepsini yaptık.
1996ya geldiğimizde YİD’lere (yap-işlet-devret) merak saldık, çünkü bu konuda tecrübeliydik. 1980’lerin sonunda dönemin başbakanı Özal, Antalya Havaalanı’nm yap-işlet-devret işine girmem için bana talimat vermişti. Biz bu sistemi bilmiyorduk, Özal’dan öğrendik. Konu üzerinde çalışmaya başladık ancak bunun onayının çıkması, kanununun hazırlanması çok zaman aldı. Netice itibarıyla 1997’de Atatürk Havalimanı YİD ihalesi çıktı. Biz Tepe ile birlikte konsorsiyumu kurup TAV’ı yarattık ve ihaleyi aldık.


İkinci dönüm noktası bu muydu?



Asıl en önemli dönüm noktası bence buydu. Yani o 10 yılı TAV’la taçlandırdık. O günden sonra müteahhitlik hizmetlerim bıraktım. 1996-97’den beri devlete iş yapmıyorum.


Neden devletle iş yapmayı bıraktınız?

 

-Bıraktım, çünkü hiç hoşlanmıyordum ve kurumsal bir iş değil. Eğer kurumsal olmak istiyorsanız, müteahhitliği bırakacaksınız. Ya da uluslararası platformda yapacaksınız ve arkanızdaki devlet güçlü olacak.


Sonraki 10 yılda işleri nasıl geliştirdiniz?


-1996-2006 arasında tamamen özelleştirme ve YİD’lere odaklandık. Bizim üçüncü çıkış yaptığımız nokta orasıdır. TAV’ı yaptık mesela, onun arkasında çok ciddi bir emek ve strateji var. Tabii şu da var; Eğer ben TAV’ı başka bir
stratejiyle yapsaydım, sadece İstanbul'da kalsaydık, bugün şirket olarak 2-3 misli daha zengin olurduk. Ama biz TAV’m dünya şirketi olmasını istedik. Çünkü, o sırada dünyada da böyle bir boşluğun olduğuna inanıyordum. Ama biraz yanılmışım. Dünyada bu işe Gürcistan, Makedonya, Letonya, Suudi Arabistan gibi birçok ülkeyi razı ettik, ama daha da yayılmalıydı. Çünkü bu iş doğru yapıldığında hükümetleri çok rahatlatan ve havaalanlarını stratejik olmaktan çıkaran bir şey.

 

Peki, TAV’da nerede yanıldınız?



Ülkeler bu işe çok rağbet göstermedi. Mesela Tahran’ı yaptık bitirdik, İran’dan kovulduk. Yani bazı ülkeler bunu stratejik olarak algılıyor ve “Havaalanı bir yabancıya teslim edilemez” diyor.

 

O dönemde başka hangi yatırımlara odaklandınız?



-O 10 yılda TAV’la beraber araba muayene istasyonları, Mersin Limanı, Kuşadası Limanı özelleştirmelerini yaptık. Kuşadası Limam’nda Royal Caribbean ile beraber girmiştik sonra hissemizi onlara satıp çıktık. Mersin Limanında ise dünyanın en büyük liman işletmecisi Port Sin-gapore Authority ile işler yaptık. Onu da 2017 içinde satıp çıktık ve yüzde 10’da kaldık. Hala yönetim kurulu başkanlığım devam ediyor. TAV’da da ilk satışımızı yaparken 2014’te yüzde 8 kalıp yönetim kurulu başkanlığım devam etmişti. TAV’dan da en son çıkışımızı 2017’de yaptık. Kısaca 1996-2006 arası hep yatırım yaptık. O dönem en borçlu olduğumuz dönemdir.


Son 10 yıla baktığımızda enerji yatırımları görüyoruz. Başka neler var?


-HES, RES ve güneş enerjisi alanlarında yenilebilir enerji yatırımlarına 2007’de başladık. Bunların da hepsi yine devletten özelleştirmeyle lisans alıp kendimizin yaptığı yatırımlar.
Aslında 2006-2016 arası aslında bizim exit (çıkış) yapma yıllarımız. Mesela Mersin Limam’nda 450 milyon dolarlık bono çıkardık. Bir anda 7 yıllık Eurobond sattık.
Sonra Akfen Holding’i ve Akfen GYO’yu halka arz ettik. O dönemde bir yandan da otel yatırımları yaptık, sonra onu da halka arz ettik.

 

41 yılın sonunda en büyük iş kolunuz şu anda hangisi?


-Şu anda enerji, inşaat ve onun içerisindeki PPP (Kamu-Özel Sektör Ortaklığı) var. Yani Akfen İnşaat’m içinde şunlar var; 3 tane PPP hastane (İsparta, Eskişehir, Tekirdağ), 2 bin konutluk İncek Bulvar Loft, bir de Bodrum Loft...

Ayrıca Kredi Yurtlar Kurumu’na kiraladığımız 10 bin öğrencilik yurdumuz var. Akfen İnşaat’ın görünen bu işleri yanında kendine ait gayrimenkulleri falan da var. Onun dışında İDO ve 2017 ortasında yeni girdiğimiz bakır madeni işimiz var. Akfen GYO kapsamında otellerimiz devam ediyor. Ayrıca Mersin Limam’nda kalan yüzde 10’umuzu büyütmeye çalışıyoruz. 


Geldiğiniz noktada Akfen’i nasıl tanımlarsınız?



-Akfen Türkiye’de şirket yapan bir platform. Yani bir varlık yönetim şirketi. Biz şirket yapıyoruz, şirket satıyoruz. Hiçbir şirkette uzun vadeli kalmıyoruz, hisselerini ihraç ediyoruz, içinde en fazla kaldığımız 20 yılla TAV’dır. Onun haricinde normalde 7 ila 10 yılda çıkmaya çaba sarf ediyoruz. Biz şirket yapıp satmaya odaklıyız. Bizim işimiz bu. Kısaca biz tüm iş kollarımızda asset (varlık) yapıp, onları dünyanın hizmetine sunmaya niyetli olan bir varlık platformuyuz. Bize asset house (varlık evi) diyebilirsiniz.


Birçok şirket bir işi 60-70 yıl yaşatayım derken, siz yapıp en fazla 20 yılda çıkıyorum diyorsunuz...

-Ama bunu niye diyorum? O şirket 60 değil, en az 150 yıl yaşasın diye diyorum.


Peki, geriye dönüp baktığınızda “exit” kararlarınızdan memnun musunuz?


-Hiçbir zaman iyi ki o işten çıkmışım veya çıkmamışım diye bakmam. Biz şirketlerin hisselerini ihraç ederek şirketleri ölümsüzleştiriyoruz. TAV artık ölümsüzleşmiştir. Çünkü, yeni gelen adam oraya öyle büyük paralar yatırıyor ki, onu değerlendirmesi lazım. 8-10 yıl sonra o da buradan 2-3 misli para kazanıp çıkmak isteyecektir. Onun için iyi çalışması lazım.


Şu anda TAV’da 20-25 bin kişi çalışıyor. Herkesin işini devredecek bir ikinci nesli olmayabilir. Yani şirket sahibiyle beraber ölmemeli. Onun için şirket sahipliliğinin hiçbir önemi yok. Şirket üretip, hisselerini ihraç etmek başlı başına bir sektör ve iş olmalı. Çünkü bu o kadar değerli ki... Yani bakın bütün Türkiye konut yapıp satıyor. Konut ne yapar? Konut insanı ev sahibi yapar. Şirket üretip satarsanız şirket ne yapar? Şirket iş sahibi yapar. Yani ev sana iş almaz ama iş sahibi yaparsan belki 10 tane ev alır. Ayrıca istihdam yaratır.


Peki, bu süreçte baktığınızda pişman olduğunuz bir yatırım kararı var mı?


-Bir sürü. Çünkü biz çok dinamik bir şirketiz. Devamlı pişman oluyor, devamlı seviniyoruz. Mesela İDO'da pişmanlık değil ama olacakları tahmin edememiştik. Özelleştirme İdaresi nden bir varlık almakla belediyeden varlık almak arasındaki farkı anladık. Bu da bize bir tecrübe oldu. Belediyeden varlık alınca belediye bu işin arkasında durmuyor. Ama Özelleştirme sattığı malın arkasında duruyor.


2017 sonunda Akfen için nasıl bir tablo ortaya çıktı?



-2017 bizim için iş hayatımızın en verimli yılı oldu. Yılbaşında Akfen Yenilenebilir Enerji şirketimizdeki yüzde 33’lük blok hissemizin devri için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ile 200 milyon dolarlık anlaşma gerçekleştirdik. Daha sonra TAV Havalimanları Holding’deki yüzde 8,1’lik hissemiz için ise Fransa merkezli Aeroports de Paris şirketine 160 milyon dolar değerinde hisse ihracı sağladık.
Son olarak da Mersin Uluslararası Lima-nı’ndaki yüzde 40’lık hissemiz için Avustralya merkezli dünyanın sayılı altyapı fon yönetim şirketlerinden IFM Investors ile 869 milyon dolarlık hisse devir anlaşmasına imza attık. Sonuç olarak Akfen Holding olarak 2017 içinde Türkiye’ye doğrudan sağladığımız yabancı yatırıftı nakit girişi (FDI) 1 milyar 229 milyon dolar oldu.
Bir ilke imza attık, aynı yıl 3 tane şirket sattık. Bunu şirket satışı gibi görünce “ne olmuş yani” denilebilir ama 3 ayrı şirketin tamamının yabancılara satıldığı, tüm gelirin FDI olarak geldiği düşünüldüğünde bence önemli bir şey.


Enerji iş kolunuzda son durum ne?



-Fiyatın düşüklüğü ve yatıranların yüksekliği dolayısıyla enerjide küçülmeler var. Ama şimdi yenilenebilir enerjideki yeni teknolojik gelişmeler aslında güzel bir şeyi müjdeliyor; Yatırım maliyetleri düşüyor, o düştükçe satış fiyatları biraz daha tatminkar hale geliyor. Bu sektörün gelişeceğini ve bu sektördeki firmaların ileride daha çok para edeceğini öngörüyorum.


Peki, konut tarafında bir canlanma var mı?



-Biz arsalarımız Ankara’da olduğu için orada konut yapıyoruz. İstanbul’da konut işi durmaz, tekrar çıkış göstereceğine eminim. Çünkü yapılan konut sayısıyla ihtiyaca baktığımızda hala arada çok ciddi bir açık okluğunu görüyoruz.


Uzun vadede şirketin yönünü nasıl görüyorsunuz?



-Biz şirket yapıp satan bir platformuz. Çizgimiz çok net. Nasıl ki Tofaş otomobil üreten bir firmaysa, biz de şirket üreten bir firmayız. Bu kadar basit. Sadece bizimki biraz zaman alıyor.


Son 10 yıldaki “Büyüt ve sat” stratejinizi önümüzdeki 50 yılda da sürdürecek misiniz?



-Ben olduğum sürece aynı karakterde olacağız ama ondan sonra ne yaparlar bilmem. Aslında ,biz bir fon olmaya çalışıyoruz. Biz tüm bunları bankalardan borç alarak yaptık. Çünkü burada sermaye başka türlü birikmiyor. 5 milyar dolar nakit toplayabilsek o zaman zaten burası fon olur. Çünkü o zaman başkaları da para koyar ve burada 20-30 milyar dolarlık çok ortaklı bir fon oluşur. Bir 50 yıl daha ömrüm olsa burayı çok büyük bir fon haline getiririm. 

 

AKFEN HOLDİNGİN 2018 PLANLARI


2018’de en az 1530 kişiye iş sağlayacak 2,9 milyar liralık yatırımımız tamamlanmış olacak.
Temmuzda 1 milyar 678 milyon TL’ye mal olacak Eskişehir Şehir Hastanesi devreye girecek.
İsparta ve Kütahya’da 7 bin 64 yatak kapasiteli iki yurt projesini 2018’de devreye alacağız.
Yenilenebilir enerjide 245 MW kurulu kapasitemiz 326 MW artarak 571,5 MW’a çıkacak.
HES segmentinde 15 MW ve GES segmentinde 40 MW’lık kurulu gücü 2018 sonunda ulaşacağız.
Mersin Uluslararası Limanı’nda genişleme ve yenileme için 129 milyon IL yatırım yapacağız.
Ankara Gölbaşı’ndaki 822 dairelik Bulvar Loft projemizde ise 352 milyon TL yatırım yapacağız.