İstanbul'un rezerv alanlarında gayrimenkul arzı her şeye rağmen son iki yılda üç kat arttı

    İstanbul'un potansiyel rezerv alanlarındaki gayrimenkul arzında son iki yıldır olağanüstü bir artış yaşanıyor

 

 

İstanbul’un potansiyel rezerv alanlarındaki gayrimenkul arzında son iki yıldır olağanüstü bir artış yaşanıyor. Gayrimenkul işlemleri 2014 yılından 2016’ya üç kat artarken, yıllık ticari hacim son iki yılda üç kattan fazla artarak 3,56 milyar dolara ulaştı.

 

Potansiyel rezerv yapı alanları, prestij projeleri veya yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere TOKİ’nin veya idarenin talebine bağlı olarak Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen alanlar olarak büyük önem ve potansiyel taşıyor. 6306 sayılı yasaya göre, bir bölgeyi riskli alan olarak ilan etmek için çeşitli teknik raporlar istenirken, yeni yerleşimlerin kurulacağı rezerv yapı alanlarının tespitinde sadece Maliye Bakanlığı’nın görüşünün alınması yeterli görülsede bunun İstanbul Nazım Planı ve ÇDP’ye uyumuönemlidir. İstanbul rezerv alanlarında ise son yıllarda dikkat çekici bir gayrimenkul arzı görülüyor.

Yıldız Teknik Üniversitesi Teknopark’ta faaliyet  gösteren Türkiye Veri İşleme Merkezi TUVIMER, İstanbul’da bu alana yönelik gerçekleştirdiği araştırmasıyla 2014 yılında bazı potansiyel rezerv alanları içinde toplam gayrimenkul arzı 2.568 iken, 2015’te 3.049’a, 2016 yılında ise 7.723’e çıktığını ortaya koyuyor. Bu rezerv alanlarında gayrimenkul arzı hareketliliğine bakıldığında son iki yılda işlem hacminde üç kat artış görülüyor. Son bir yıllık artışın ise 1.5 kat olduğu belirleniyor.

2016’da ticari hacim 3,56 milyar dolar

TUVIMER’in araştırması, belirli potansiyel rezerv alanları içinde arz edilen gayrimenkullerin oluşturduğu yıllık ticari hacmin 2014 yılında yaklaşık 1.13 milyar dolardan 2015’te 1.89 milyar dolara, 2016 yılında ise 3.56 milyar dolara yükseldiğini ortaya koyuyor. TUVIMER Genel Müdürü İshak Kurtuluş Altun, bu verilere göre İstanbul’un rezerz alanlarında arz edilen gayrimenkullerin parasal değeri ve ekonomik hacminin son iki yılda üç katından fazla artış gösterdiğini kaydediyor.