Konutta yeni dönem başladı!

Türkiye'de son 5 yıldır 1-1.4 milyon arasında konut satılıyor. Nüfusa ve alım gücüne göre bu büyük rakam ve büyük başarı olarak görülüyor.

Habertürk Gazetesi köşe yazarı olan Abdurrahman Yıldırım bugünkü yazısında ‘Umut yoksa girişim de yoktur’ başlıklı yazısını yayınladı. İşte, o yazı.. 

 

Ekonominin en canlı sektörü inşaat ve konuttu. Konutta İstanbul temelli başlayan durgunluk giderek diğer kentlere yayılıyor. Fiyat artışları enflasyonun gerisine düşmeye, reel anlamda konut fiyatları gerilemeye başladı. Belirttiğimiz bu durum özellikle yüksek kâr sağlayan lüks konutlarda yaşanıyor. Lüks konuta talebin yavaşlaması hem fiyatları reel anlamda geriletiyor hem de yeni projeler yürürlüğe koymaktan alıkoyuyor.


 
Lüks konut yapıp satmanın eskisi gibi kârlı olmadığını belirten ifadeler geçen hafta kamuya yansımıştı. Bir müteahhit “Konutta yapsat bitti, yap-sabret devri başladı” demişti. Halbuki küresel krize kadar önce satıp sonra yapıyorlardı. Ardından “yap-sata” döndüler ve son aşamada da yapanların uzun süre beklemesini yansıtan “yapsabrete” geçildi.

 

Konut piyasasına yönelik veri eksikliğinden dolayı “elde bekleyen konut stokunun” ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Ama inşaat izinleri ile yapı kullanma izinleri arasındaki fark bize 700 bin civarında konutun ya inşa edilip satışı beklediğini ya da inşa aşamasında olduğunu gösteriyor. 700 bin yeni konut Türkiye’nin bir yıllık konut ihtiyacına eşit. Türkiye’de yılda ortalama 500 bin civarında yeni konut satışı yapılıyor. Veri doğruyu yansıtıyorsa elde 1.5 yıllık yeni konut stoku bulunuyor demektir. Bu da yüksektir.

 

Üstelik Türkiye’de son 5 yıldır 1-1.4 milyon arasında konut satılıyor. Nüfusa ve alım gücüne göre bu büyük rakam ve büyük başarıdır.

 

Bu başarı neyin karşılığında elde edildi diye düşünülebilir. Sanayinin ve ülkenin üretim gücünün gölgede kalması karşılığında bu başarı elde edildi. Sanayinin GSMH içindeki payı yüzde 24’ten yüzde 16’ya düştü. Bazı sanayiciler inşaatçı oldu. Fabrikaların yerine siteler inşa edildi. Ekonominin odağına inşaatın yerleşmesi, kaynakların inşaata yöneltilmesi, paranın bu sektörden kazanılması, girişimcileri sanayiye değil bu sektöre çekti.

 

Bireyler ve hanehalkı da tasarruflarının çok büyük bölümünü yeni konut alımı için kullandı. Hatta üzerine 200 milyar lira da borçlandı. Potansiyel konut alıcıların ekonomik gücü bittiği için de konuta talep giderek durgunlaşıyor. Konut yapanların satış için uzun sayılacak bir zaman beklemesi buradan kaynaklanıyor.

 

Bütün bu nedenlerden dolayı iş dünyasının ve girişimcilerin odağı konuttan üretime doğru kayıyor. Doğrusu bu odak kaymasında hükümetin geçen yıl yaptığı ve bu yıl da devam ettirdiği kredi desteği hayati derecede önemli.

 

Geçen yıl KGF aracılığıyla 220 milyar liraya varan bir kredi desteği sanayi için önemli bir doping etkisi yaptı. Üretim işini yapanlara hem finansal destek hem de önemli bir güvence ve moral kaynağı oldu. Üretimin yeniden hızlanması, yatırımların canlanmaya başlamasının bir nedeni de bu.

 

Sonuçta 2017’de yakalanan yüzde 6.3’lük sanayi üretimi, teknolojik üretimin payının artması ve yeni yatırımların yapılmaya başlanması bize yeniden sanayiye dönüş olduğunu gösteriyor. Burada hem itici hem çekici nedenler var. Yurtiçi ve yurtdışı talep artışı, döviz kurunun seviyesinin ithalatı caydırıcı ve üretimi destekleyici olması çekici; konut sektörünün doyuma ulaşması ise itici rol oynuyor.