Şengül Hablemitoğlu'Kadınlar ülkesine ve dünyaya iyi bir gözlemci olarak bakabilmeli'

''Yaşadığımız yer çevresi ile bir bütün olarak bizi anlatır''

‘’Yaşadığımız yer çevresi ile bir bütün olarak bizi anlatır’’. Evimiz yalnızca bir barınak, uyuduğumuz bir otel odası değil. Dünyaya açılan bir pencere, “ yuva” benim için diyen Sevgili Şengül Hablemitoğlu konuğumuzdu..

 



 

 

 

Türkiye’de iş hayatında başarılı bir kadın olarak gerek iş gerekse de sosyal hayatta kadının konumunu nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’de kadın olmak, çalışma yaşamına hangi düzeyde katılırsak katılalımkatılalım ya da evde çalışan olalım her birimiz için her dönemde zor oldu. Şimdi bakıyorum da, giderek daha da koşullara bağlı olarak zorlaşıyor. Ben 13 yaşımda aile iş gücü olarak çalışmaya başladım. Babam terzi idi. Okul zamanı da, tatillerde de hep yardım ederdim. Çıraklık yaptım yıllarca. Üstelik mesai kavramı olmadan. Benim zamanımda ebeveynler çocuklarının, yaz aylarında okullar kapandığında bir iş yerinde çalışmasını isterlerdi. Ancak ‘’...kız çocuğu öyle her yerde çalıştırılmaz, babasının işi var, güvenli yer orada çalışsın’’ dediler... Kadın olmaktan zaman zaman şikayetçi olsam da, mevcut toplumsal cinsiyet rollerinin yüklediği değerleri ve kalıpları yıkmaya, baş kaldırmaya çalışmaktan hiç korkmadım. İşin garip olan yanı 21 yaşımda başladığım ve 30 yıl sürdürdüğüm kamu görevlerimde de, cinsiyetçi yaklaşımlardan rahatsız olmayan ve bunu hemcinslerine bizzat uygulayan kadınlarla ve erkeklerle, sistemle de mücadele ettim. Akademide ağırlıklı olarak kadın ve diğer dezavantajlı bireylere ilişkin çalışmalar yürüten biri olmam da tesadüf değil diye düşünürüm zaman zaman. Kadınlık rollerimi reddetmeden başkalaştırarak, farklı olmaya çalıştım. Bundan da hiç bir zaman şikayet etmedim. Coğrafya kaderidir insanın, zamanla bilgilendikçe ve akademide kadın konusunda derinlikli çalışmalar yaptıkça, küresel olarak yerel kadın sorunlarının ağırlıkları, düzeyleri farklı da olsa birbirine ne kadar benzeştiğini gördüm. Ama tabii ki, bu durumda muhteşem bir yaşamım da olmadı ne yazık ki. Özellikle toplumdaki cinsiyet ayrımcılığı konusunu eminim bütün kadınlar yaşıyordur. Bunu geçtik, diyelim ki, kocası ölmüş bir kadın olmanın bütün zorluklarını yaşadım, ki, bu benim durumumdaki birinin daha az yaşaması gereken bir şey olmalı uzaktan bakınca. Ancak, bu durum, komşuluk ilişkilerimizden arkadaşlık ilişkilerimize ve iş yeri ilişkilerime kadar özel ve kamusal alanda belirleyici oldu. Zayıf buluyor insanlar, bunun için size acıyanlar oluyor. Ya da insanlar şöyle düşünüyorlar; ‘’ hayatını kolaylaştıranlar mutlaka vardır.’’ Ben bunu zaman içinde kırdığıma inanıyorum. Çünkü eşimin sağlığında da şimdi de, ben ‘Şengül’ olmaya ve kalmaya özen gösterdim.’’ Bu noktada, öncelikle kendime ve beni rol model alan bugün 24 ve 25 yaşında meslek sahibi iki kızıma borçlu olduğumu düşünüyorum.  Bu konuda her şeyden çok sorumluluk hissediyorum. Çünkü kadın ya da erkek, yaşadığımız gezegende var olma ve eşit olarak kendini gerçekleştirme hakkına sahibiz. Çalışırken, sosyal yaşamda ‘’kadın olarak başarmalıyım’’ amacı ile yapmadım hiç bir şeyi. ‘’Ben olarak, başarmalıyım’’ dedim. Yaşamda insan olarak en değerli servetimiz, akıl, vicdan ve öğrenme kapasitesimiz. Bunları kaybettiğimiz anda yokuz bence. İnsanı diğer varlıklardan ayıran da bunlar zaten.

Genç iş kadınlarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Şuna inanıyorum, vizyoner olmak gerekiyor. Öngörülü, sezgileri güçlü olmak kadınların bir avantajıdır her zaman. Bunları anlamayı ve yönetmeyi çözdükten sonra zaten iş yaşamında  kadınlar, bir kaç adım öndeler. Bunun için çok okumak, dünyayı, teknolojiyi ve günlük yaşamı çok iyi takip etmek gerekiyor. En önemlisi eğitime zaman ayırmak ve kadınların donanımlarını arttırmaları için fark yaratabilecek nitelikler edinmeleri gerekiyor. Diplomalı olmak zor değil, önemli olan işlevsel, dinamik ve yenilenen bir kariyer yapabilmek. Kendi ülkesine ve dünyaya iyi bir gözlemci olarak bakabilmeli kadınlar. İnsana dair gelişmeler hızlı olmuyor, bir demlenme/olgunlaşma süreci var. Sabırlı ve inatçı olmak her zaman kazandırıyor bana göre.

 

Oturacağınız evi seçerken kriterleriniz neler olmuştur?

Şu anda oturduğum evi mortgage sistemi kapsamında edindim, Bundan 10 yıl önce. Çocuklarım küçüktü, iş seyehatlerim çok fazla idi. Kızlarımın zaman zaman yalnız kalmaları gerekiyordu ve bir köpeğimiz vardı. Her birimizin kendimize ait odalarımızın olacağı, ayrıca sık yatılı misafiri olan bir aile olarak konuk yatak odası olarak değerlendirebileceğim bir alanın bulunacağı, en az 4 odası ve iki banyosu bulunan, güvenlikli ve yeşil alanı olan bir ev bulmaya çalıştım. Bu arayışım ne yazık ki, ihtiyaçlarımız ve fiyatların birbirine uygun olmaması nedeni ile uzun sürdü. Hatta ümitsizliğe kapıldım. Ancak bir süre sonra buldum, mevcut parama ek olarak uzun vadeli bir kredilendirme ile aldım. İçinde yaşamak istediğimiz evin, sadece bir mimari yapı olması değildi beklentim. Ayrıca dört duvar için para ödemek, fadakarlık yapmak istemiyordum. Yaşayan ve bizi yaşatan sosyal yaşamımıza renk katabilecek, aitdiyet geliştirebileceğimiz bir yer olmasını istiyordum. Aynı zamanda bütün bu özellikleri ile sahip olduğumuz evin, geleceğe taşınabilecek kalıcı bir yatırım olması da önemli idi.  Böyle bir seçim yapmaya çalıştım.

 

İstanbulda oturmak için hangi semti ve Yatırım yapmak için hangi semti seçersiniz?

İstanbul’da hem yatırım yapmak hem de yaşamak için Anadolu yakasında Caddebostan ve Kadıköy, Moda civarını da seçerdim. Tamamen ulaşımını daha kolay bulduğum ve erkek kardeşim orada yaşadığı için J

Ev seçerken nelere dikkat edersiniz?

Ev dediğimizde, benim aklıma sadece dört duvar kapı pencere, ışığın yönü, ısıtma ya da soğutma sistemi gibi konfor özellikleri gelmiyor. Öncelikle ev benim için vazgeilmez bir yaşam alanı. Bireysel ve aile değerlerimizi, çevresi ile sosyal ilişkilerimizi yansıtan bir “yaşam modeli’’ göstergesi evlerimiz. Bu noktada şöyle söylersek hiç de yanlış ya da iddialı olmaz bana göre; ‘’yaşadığımız yer çevresi ile bir bütün olarak bizi anlatır’’. Evimiz yalnızca bir barınak, uyuduğumuz bir otel odası değil. Dünyaya açılan bir pencere, “ yuva” benim için. Ailemle birlikte, ilk bakışta sıcaklık veren, geçmişimizle bağ kurmamıza ve yeni anılar biriktirmemize olanak sağlayacak şekilde düzenleyebileceğim bir mekan olması yeterli benim için. Önce sevmek istedim seçim yaparken.

Ev satın alma kararında kadınların asıl karar mercii olduğunu düşünüyor musunuz?

Esasında ev satın almada kadınların çok etkili oldukları doğru buna katılıyorum. Ancak günümüzde bakıyorum, evlerin yerleşim alanı ve iç planları bir yaşam biçimi vaad ediyor. Aynı zamanda farklı yaşam biçimi taleplerine de cevap verebilmesi isteniyor. Bir ev  ya da evin çevresinin tasarımında evi satın alması, içinde yaşaması  beklenen sakinlerin kimler olacağı son derece önemli. Yeni evli genç bireyler, çocuk yetiştiren aileler ya da çocukları evden ayrılmış daralan aile dönemindeki yaşlı çiftler ve yalnız yaşayanlar, ailede engelli ya da sağlık bakımına ihtiyacı olan bireylerin bulunmasına göre de verilecek karar değişebiliyor. Tabii ki, kadınlar çok etkili, ancak ailenin içinde olduğu yaşam dönemi kadınların kararlarını etkiliyor diye düşünüyorum…